Gedizli Şair Keşfî
Gedizli divan şairlerini tanıttığımız yazılarımıza önceki yazımızda tanıtmaya çalıştığımız Hasbî’nin abisi Keşfî Çelebi ile devam ediyoruz.
Şairimiz o dönem Germiyan’a bağlı Gediz’de dünyaya gelmiş fakat doğum tarihi hakkında bir bilgiye sahip değiliz. Sehi Bey ve Latifi tezkirelerinde İstanbul doğumlu olduğu yazsa da bu bilgi doğru değildir. Kardeşi Hasbî, yeğeni Cevherî, oğlu Atâ da şairdir. Genç yaşta İstanbul’a giden şairimiz, Sultan Bayezid’in yaptırdığı camide buhurculuk görevini üstlenmiş. Latifi, Keşfi Çelebi’nin Farsça ve Türkçe olmak üzere iki divanı olduğunu belirtse de bu eserler elimize geçmemiştir. Tasavvufa meyilli bir şair olan Keşfi’nin üslubu hocası Molla Sabayi’ye benzer. Tezkirelere göre Keşfi; eski şairlerin şiirlerini incelemiş, Farsça bilen, aruz veznine hakim usta bir sanatçıdır. Dönemin ileri gelenlerine methiyeler düzmek için çokça kaside yazmıştır. Bu durum onu Anadolu şairlerinden uzaklaştırmış ve dönemin popüler türü gazel yazmasına engel olduğu için çağdaşlar Zati ve Necati kadar meşhur olamamıştır. Aşık Çelebi ise bu bilgilerden farklı olarak dost meclisinde okunabilecek bir tek beyiti bile olmadığını buna rağmen tanınır bir şair olduğu için tezkiresine aldığını söyler.
Keşfi’nin özellikle Zati ile olan hiciv yollu atışmalarının dönemince meşhur olduğu kaynaklarca belirtilmektedir. Bunlardan bazı örneklerle yazımızı sonlandıralım.
Keşfi; hamamlar, kervansaraylar yaptırabilecek kadar zengin bir hanımla evlenmiştir. Zaman zaman da eşinin malvarlığıyla övünür. Zati de bunun üzerine şu rubaiyi kaleme alır.
Keşfî hâtunı yapa idi ki hammâma eger
Ben anı görmesine nem va ise virürdüm
Birisi çifte birisi yalnız ola idi anun
Hele ben varıp çiftesine girür idim.
(Keşfi’nin hanımı eğer iki hamam yapaydı ben o hamamları görmek için neyim varsa verirdim. O hamamların biri çift biri tek olaydı ben gider çift olana girerdim.)
Uslanmayan Zati başka bir beyitinde de aynı konuya değinir.
Keşfî didükleri oglan anıcak avretini
Devletümdür der imiş vay s…eyin devletüni
(Keşfi denilen oğlan hanımından bahsederken o benim devletimdir dermiş. Vay ben onun devletini s…eyim.)
Keşfi bir tanıdığına sıcak günlerde soğuk su içebilmek için bir kar deposu olduğunu söyler. Bunun üzerine Zati kar ve karı kelimelerindeki ses benzerliğinden faydalanarak şu beyiti söyler:
Öte yakada karlugun var imiş
Varalım Keşfiyâ karunu döğelim
(Ey Keşfi! Öte yakada karlığın varmış. Varalım karını dövelim.)
Zati’nin bu müstehcen latifelerinden haberdar olan Keşfi, “Eğer söz söylemede maharetliyse mesleğimle ilgili bir şeyler söylesin.” der. Bunun üzerine Zati bir beyit yazar. Keşfi macynculuk yapmaktadır fakat Zati’ye göre sadece macun değil afyon ve esrar da satmaktadır. Bir önceki yazımızda aktarrdığımız Aşık Çelebi’nin tamamı haram yollardan kazanılmış servet iddiasını da burada hatırlatalım.
Zati:
Ma’cûncı Keşfiye ne var ol hokkada didüm
Kalmadı nesne satdum anı beng idi didi
(macuncu Keşfiy’e ne var o kapta dedim. Esrar vardı kalmadı sattım dedi.)
Keşfi bir gün sofi olduğunu söyler ve dünyalık ilişiğini keserek malalarını dağıtır. Zati bu malların haram yollarla kazanıldığını iddia ederek helal kısmından pay ister. Zati bunu dile getirirken asında Keşfi’nin hanımını kasteder.
Keşfî didükleri kişi dünyayı terk idüp
Bahş itti cümle âleme mecmû’-ı mâlınu
Kimi halâl ü kimi harâm idi anlarun
Bana tekellüf eyledi ol dem helâlini
( Keşdi dedikleri kişi dünyayı terk edip tüm mallarını bahşiş olarak dağıttı. Malların bir kısmı helaldi bir kısmı haram. Dağıttığı esnada bana da helalini verdi.)
Zati’nin bu müstehcen latifelerine karşılık Keşfi, cevap vermek için tek bir beyitle yetinmiştir.
İşin işdir Zâtiya bir kamile aldun k’anun
Kim görürse tonı nakşına anun baş indirir
(Ey Zati! İşin iş. Bir kadın aldın ki onun donunun nakışını kim göre hemen baş eğer.)
Zati ve Keşfi arasında hanımları üzerinden gelişen bu atışmalar Keşfi ve Mahremi arasında da geçmiştir. Zatiye cevap vermekte çekingen davranan Keşfi, Mahremi’ye cevap vermekte hiç gecikmemiştir.
Mahermi:
Keşfi menkûhasına bez aldı
Aldugu bez velî ki seyrek idi
Göricek didü anu hatunı
Bana bundan ise sıkı yeg idi
( Keşfi nikahlı karısına bez aldı fakat aldığı bez seyrek dokunmuştu. Hanımı o bezi görünce bu sık dokunmuş olsa daha iyiydi dedi.)
Keşfi:
Mahremî mahremün bir ev almış
Satup altununu otagasını
Yukarusunu sana has itmiş
Vakfı ‘âm eylemiş aşağısını
( Ey Mahremi! Hanımın altınını sorgucunu satarak bir ev almış. O evin üst katını sana özel ayırmış. Alt katını da herkesin kullanımına açmış.)