Murat Dağı Alarmda: Maden Yasası Korkusuyla Gediz ve Kütahya’nın Geleceği Tehlikede mi?
Kütahya’nın Gediz ilçesi ve geniş Kütahya coğrafyası, maden yasasının Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin genel kuruluna getirilme ve geçme ihtimaliyle büyük bir endişe sarmalında. Yıllardır maden şirketlerinin gözünü kamaştıran Murat Dağı, şimdi sadece bir doğa harikası olmaktan öte, bölgenin geleceği için çetin bir mücadelenin sembolü haline gelmiş durumda. Çevreciler ve yerel halk, yasanın onaylanması halinde Kütahya’nın yüzde 92’lik bölümünün maden sahasına dönüşme riskiyle karşı karşıya kalacağını ve bunun telafisi mümkün olmayan bir “yağma ve yok oluş” getireceğini savunuyor.
“Her Gün Deprem Korkusuyla Yaşayacağız”: Gediz Nehri Havzası’ndan Yükselen Ses
Gediz Nehri Havzası Fırdan Çevre Koruma Derneği üyesi Ramazan Kurt, maden yasasının olası sonuçlarına dair çarpıcı uyarılarda bulundu. Kurt’un ifadeleri, bölge halkının derin endişesini gözler önüne seriyor:
“Murat Dağı’na maden açıldığında ne mi olacak? Her gün deprem korkusuyla yaşayacağız. Patlatılan dinamitler ile yaşam kaynağımız sularımız etkilenecek. Gümele Köyü, Erdoğmuş Köyü, Fırdan Köyü, Dört Değirmen Köyü, Arıca Köyü, Uğurluca Köyü, Sumaklı Köyü, Göynük Köyü, Saz Köy, Gökler Beldesi tozdan sonra arazilerinde çiftçilik bitme noktasına gelecek. Karaağaç köyü saymıyorum bile, Karaağaç köyü diye bir şey kalmayacak. Çünkü o patlatmalara asla dayanamaz. Bunu Gürlek Köyü taş ocağı canlı şahit İbrahim Demir, orada patlatılanlar daha masumu. Örencik Köyü’nden Seyfi Akçakaya abimiz canlı şahit, maden sahası toz bulutuna. Evler orada, çocuklar o korku ile yaşayamaz. Biz mücadeleden asla vazgeçmedik, geçmeyeceğiz. Geleceğimiz için, çocuklarımız, torunlarımız için, vatan için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Elimiz kolumuz bağlansa da mücadele ettik ‘vatan için’ derim çocuklarıma, alnım açık, huzurlu olurum vicdanen. Bizler çocuklarımız, torunlarımız için daha güzel yarınlar için mücadele ediyoruz.”
Ramazan Kurt’un bu sözleri, sadece bir doğa savunucusunun feryadı değil, aynı zamanda bölgede yaşayan on binlerce insanın ortak kaygısının dile gelişi. Maden faaliyetlerinin sadece çevresel tahribatla sınırlı kalmayıp, tarım ekonomisini bitirme, su kaynaklarını kirletme ve en önemlisi bölge halkının yaşam kalitesini ve psikolojisini derinden etkileme potansiyeli taşıdığı açıkça görülüyor.
Gelecek Kuşaklara Nasıl Bir Miras Bırakacağız?
Murat Dağı, Kütahya için sadece bir dağ değil; aynı zamanda Gediz Nehri’nin kaynağı, biyo çeşitliliğiyle eşsiz bir ekosistem ve Gediz Ovası’nın bereketini sağlayan yaşam damarı. Maden yasasının bu denli geniş bir alanda madenciliğin önünü açması, bu eşsiz doğal değerlerin geri dönülmez şekilde kaybedilmesi anlamına gelebilir. Patlatmaların neden olacağı sismik etkiler, su kaynaklarının kirlenmesi veya kuruması, toz bulutlarının tarım arazilerini ve yerleşim yerlerini yaşanmaz hale getirmesi gibi senaryolar, bölge halkının en büyük korkusu.
Kuşkusuz, ülkenin enerji ve hammadde ihtiyacı göz ardı edilemez. Ancak bu ihtiyaçların karşılanmasında, çevresel sürdürülebilirlik, yerel halkın yaşam hakkı ve gelecek nesillere temiz bir çevre bırakma sorumluluğu asla ikinci plana atılmamalıdır. Maden yasasının genel kuruldan geçmesi halinde, Gediz ve Kütahya için “kalkınma” adı altında bir “çevre felaketi” yaşanıp yaşanmayacağı, bölge halkı için en kritik soru olmaya devam ediyor. Bu sessiz çığlığın duyulması ve sorumlu kararların alınması, sadece Gediz’in değil, tüm Türkiye’nin ortak geleceği için hayati önem taşıyor.